Sosyal Medya

Güncel

Efsane işlerin insanı Lütfü Oflaz’dan: Komadaki vicdanları canlandıralım

Türkiye’nin efsane işleri ve efsaneleşmiş sözleri denilince akla ilk o geliyor. Bugüne kadar başarılamaz denilenleri başardı. İlk insan hakları kampanyasını o başlattı. ‘Susma sustukça sıra sana gelecek’ gibi kitleselleşmiş sloganların yazarı. Yeryüzü Sofraları, Yeryüzü Sağlıkçıları, Yeryüzü Evleri’nin fikir ve isim babası. Lütfü Oflaz, toplumsal faaliyetler konusunda çığır açan bir insan. Gönüllerin Cumhurbaşkanı Lütfü Oflaz, şimdi de Vicdan Hareketi’ne öncülük ediyor.



Türkiye’de son 40 yılda pek çok efsaneleÅŸmiÅŸ iÅŸe, söze imza attı, ilklerin adamı oldu. Star Pazar, mizahın babası, yazıkatürün mucidi, direniÅŸin sembolü, ‘Gönüllerin CumhurbaÅŸkanı’ Lütfü Oflaz’ın kapısını çaldı, karşısında bir cengaver buldu. Onu ne cezaevi, ne zulüm, ne iÅŸkence korkutuyor ve ne de isminin önünde taşıdığı onlarca sıfatın ağırlığı yoruyor. Yeryüzü SaÄŸlıkçıları, Yeryüzü Sofraları, Yeryüzü Evleri’nden sonra Vicdan Hareketi’nin de öncüsü olan ünlü aktivist ile sohbet ederken anlıyoruz ki, bu koca yürekli efsanenin yaÅŸam felsefesi hepimiz için bir slogan!

Yazar, düşünür, aktivist Lütfü Oflaz, efsane işlerin ve efsane sözlerin insanı. Bugüne kadar pek çok efsane işe ve efsaneleşmiş söze imzasını attı.

Ülkemizde ilk insan hakları kampanyasını o başlatmıştı. Her dönemde insanlara yapılan zulme, hukuksuz yargılamalara, yargısız infazlara, işkencelere karşı çıktı.

Lütfü Oflaz, aynı zamanda tarihimizde darbecilerin tanklarının karşısına ilk dikilen insandır. 12 Eylül 1980 askeri darbesi döneminde darbecilerin tanklarının karşısına hem de tek başına dikilmiştir.

O, darbelerden sonra yargılanan ilk yazar unvanına da sahiptir.

O, ilklerin insanıdır.

SOSYAL PAYLAŞIM FAALİYETLERİNDE ÇIĞIR AÇTI

Lütfü Oflaz, darbelere karşı gösterdiÄŸi destansı direniÅŸler nedeniyle de ‘Efsane direnişçi’ olarak anılıyor.

Onun bir diÄŸer büyük yankı uyandıran eylemi de Yeryüzü Sofraları’dır. Lütfü Oflaz 2011 yılında beÅŸ yıldızlı otel iftarlarındaki israfa karşı çıkmak için kurulan Yeryüzü Sofraları’nın fikir babası, isim babasıdır. Özü paylaÅŸma, dayanışma olan bu sofralarda her yıl yurt içinde ve yurt dışında on binlerce kiÅŸi birbirleriyle ekmeÄŸini, suyunu paylaşıyor.

Lütfü Oflaz, saÄŸlık yardımına ihtiyacı olan kimsesiz, çaresiz insanların yardımına koÅŸan doktorlardan, hemÅŸirelerden oluÅŸan Yeryüzü SaÄŸlıkçıları’nın da fikir babası, isim babasıdır.

Onun öncüsü olduÄŸu bir diÄŸer sosyal yardım faaliyeti de kimsesiz, evsiz insanlara kalacakları evler saÄŸlayan Yeryüzü Evleri’dir.

Lütfü Oflaz, toplumsal paylaşım faaliyetleri konusunda çığır açmıştır.

SAÄžCISINDAN SOLCUSUNA ONA HERKES SAYGI DUYUYOR

Lütfü Oflaz, ülkemizde en genç köşe yazarı, en genç baÅŸyazar olmuÅŸ bir yazar. Bir zamanlar dünyanın üç büyük dergisinden biri olan Gırgır’da da yazan Lütfü Oflaz, mizahımızın üç büyükleri olarak anılan Akbaba, Gırgır ve Leman’da yazan tek yazardır.

O, yazı ile karikatürün birleştirilmesinden oluşan Yazıkatür denilen yazı üslubunun da mucididir.

Lütfü Oflaz, 2000 yılında siyasi görüşleri, yaşam tarzları birbirlerinden çok farklı olan kesimleri şahsında birleştirmeyi başarmış bir insan. 2000 yılında siyasi görüşleri, yaşam tarzları birbirlerinden çok farklı olan çevreler onu cumhurbaşkanlığına aday göstermişti.

O dönemde ÅŸimdiki CumhurbaÅŸkanımız Recep Tayyip ErdoÄŸan da “Lütfü Oflaz benim gönlümdeki cumhurbaÅŸkanı” demiÅŸti. Lütfü Oflaz, o gün bugündür ‘Gönüllerin cumhurbaÅŸkanı’ olarak anılıyor.

Sağcısından solcusuna herkesin saygı duyduğu bir insan o. Derviş ruhlu, bilge insan o.

EFSANE CÃœMLELERÄ°N YAZARI

Böylesine efsane işler yapmayı başaran Lütfü Oflaz, bunun yanı sıra efsane sözlerin, cümlelerin de yazarı.

‘Susma, sustukça sıra sana gelecek’, ‘Susma haykır, zulme hayır’, ‘Yılgınlık yok, direniÅŸ var’, ‘Bir ÅŸey deÄŸiÅŸecek, her ÅŸey deÄŸiÅŸecek’ gibi kitlelere mal olmuÅŸ birçok cümleyi, sloganı o yazmıştı.

Toplumsal paylaşım faaliyetleri konusunda çığır açan Lütfü Oflaz, toplumda paylaşma, dayanışma, yardımlaşma duygusunu yaygınlaştırmak için çaba gösteriyor.

GençliÄŸinden beri zamanının bir kısmını hastanelerde acılar içinde kıvranan kimsesiz insanlara yardımcı olmak için ayıran, bir bakıma gönüllü hastabakıcılık yapan Lütfü Oflaz, bugüne kadar insani, vicdani pek çok eylemi, aktiviteyi gerçekleÅŸtirdi. O, ÅŸimdi de Vicdan Hareketi’ne öncülük ediyor.

GÖNÃœLLERÄ°N CUMHURBAÅžKANI’NIN GÖNÃœL HAREKETÄ°

Vicdan Hareketi’nin öncüsü Lütfü Oflaz, “Nasıl ki sevgi paylaşıldıkça çoÄŸalırsa, acı da paylaşıldıkça azalır. Tarifsiz acılar çeken insanlara yardımcı olmak için vicdan hareketi gerekli. Bunun için vicdan, iyilik, merhamet seferberliÄŸi baÅŸlattık. Yeryüzünde vicdanı, iyiliÄŸi, merhameti hakimkılmalı, yeryüzünü vicdan, iyilik, merhamet yurdu yapmalıyız” diyor.

Demekle de kalmıyor, Yeryüzü SaÄŸlıkçıları, Yeryüzü Sofraları, Yeryüzü Evleri  gibi daha birçok projeye de imzasını atıyor. Åžimdi de Vicdan Hareketi’ne öncülük eden Lütfü Oflaz ile bu konularda sohbet ettik.

Lütfü Bey; öncülük ettiğiniz bu projeleriniz, etkinlikleriniz ile amacınız ne?

Ä°stiyorum ki yeryüzünde bencillik türü bireycilik yerine toplumculuk hakim olsun. Sadece kendilerini düşünen insanların yerini, kendinden baÅŸkalarını da düşünen insanlar alsın. Ä°stiyorum ki “altta kalanın canı çıksın” anlayışı son bulsun. Ä°stiyorum ki yeryüzünde paylaÅŸma, dayanışma, yardımlaÅŸma duyguları yaygınlaÅŸsın. “Sen de olanı paylaÅŸ, insanlaÅŸ” benim sözümdür. Ä°stiyorum ki insan insanın yardımına koÅŸsun. Zor durumda olanların, çaresiz olanların, kimsesiz olanların yardımına koÅŸulsun. Kimsesizlerin kimsesi, çaresizlerin çaresi olunsun. Ä°stiyorum ki yeryüzünde vicdan, iyilik, merhamet gibi deÄŸerler hakim olsun. Yeryüzü vicdan coÄŸrafyası, iyilik yurdu olsun. Böyle bir yeryüzü cennet gibi olmaz mı? EÄŸer bizler istersek yeryüzünü cennete çevirebiliriz. EÄŸer bizler istersek yeryüzünü vicdan, iyilik, merhamet yurdu yapabiliriz. Yeryüzünde vicdanı, iyiliÄŸi, merhameti hakim kılabiliriz.

VİCDAN SEFERBERLİĞİ BAŞLATTI

Fikir babası, isim babası olduÄŸunuz Yeryüzü SaÄŸlıkçıları, Yeryüzü Sofraları, Yeryüzü Evleri’nden sonra ÅŸimdi de Vicdan Hareketi’ne öncülük ediyorsunuz. Vicdan Hareketi düşüncesi nasıl oluÅŸtu; bize anlatır mısınız?

Beni yakından tanıyanların bildiği gibi, gençliğimden beri vaktimin bir bölümünü hastanelerde acılar içinde kıvranan kimsesiz insanlara yardımcı olmak için ayırdım. Bir nevi gönüllü hasta bakıcılık yaptım. Geçirdiği ağır kazalar, ağır hastalıklar, ağır ameliyatlar, ağır travmalar sonucu hastanelerde tarifsiz acılar çeken, üstelik de kimi kimsesi olmayan insanlar var. Vücudu kırılıp parçalandığı, bedeninin bir bölümü yandığı için ya da başka ağır sağlık sorunları, organ kayıpları nedeniyle tarifsiz acılar çeken insanlar var. Bunlar bakıma ve ilgiye muhtaçlar. Onların gündelik bakımlarının yanı sıra sevgi gösterecek, moral verecek, acılarıyla boğuşmalarına yardım edecek insanlara ihtiyaçları var. Ben gençliğimden beri onlara yardımcı olmaya çalıştım. Bir nevi gönüllü hasta bakıcılık yaptım. Şimdi de bu bireysel çabalarımı kitlesel yapabilir miyim; benim gibi gönüllü hasta bakıcıları çoğaltabilir miyim diyerek yola çıktığım bir düşüncem var. Ben bunun adını Vicdan Hareketi koydum. Vicdan Hareketi bir gönül hareketidir. Nasıl ki Yeryüzü Sağlıkçıları projemizde gönüllü doktorlar, hemşireler sağlık yardımına ihtiyacı olan çaresiz, kimsesiz insanların yardımına koşmaktaysa, nasıl ki Yeryüzü Evleri projemizde ev sahipleri çaresiz, kimsesiz, evsiz insanlara gönüllü olarak evlerini açmaktaysa, bu da onlar gibi bir gönül hareketidir.

Vicdansız insan ruhsuz bedendir

İnsanları vicdanlı, duyarlı olmaya çağırıyorsunuz. Ama vicdansızlığın, duyarsızlığın ağır bastığı bir ortamda yaşıyoruz. İnsanlar en yakınlarının çektiği acılara bile duyarsız. Bu bakımdan işiniz zor değil mi?

Vicdansız insan ruhsuz bedendir; yani cesettir! Vicdan yoksa insanlık da yoktur. Ä°ÅŸte onun için komadaki vicdanları canlandırmalıyız. Yerlerde sürünen vicdanları ayaÄŸa kaldırmalıyız. Ä°nsanı insan yapan unsurdur vicdan. Ä°nsan haftada, hiç deÄŸilse ayda birkaç saatini hastanelerde acı çeken, kimi kimsesi olmayan insanlara yardımcı olmak için ayırabilmeli. Nasıl ki sevgi paylaşıldıkça çoÄŸalırsa, acı da paylaşıldıkça azalır. Unutmamalıyız ki onların başına gelen bizim başımıza da gelebilir. Yakınlarımızı peÅŸ peÅŸe kaybedip yalnız başımıza kalabiliriz. Kimi kimsesi olmayan çaresiz bir insan durumuna düşebiliriz. Onların başına gelen ağır kazalar, ağır hastalıklar, ağır felaketler bizim başımıza da gelebilir. Åžu anki gücümüze, saÄŸlığımıza, durumumuza güvenip acılar içinde kıvranan insanlara duyarsız kalmamalıyız. Kısacası, düşmez kalkmaz bir Allah gerçeÄŸini hiç unutmamalıyız. Herkes her an her ÅŸeyini yitirebilir. Çok güçlüyken çok güçsüz, çok saÄŸlıklıyken çok saÄŸlıksız duruma düşebilir. Onun için Vicdan Hareketi’ne destek olunmalı. Ä°nsanlar baÅŸlattığımız vicdan seferberliÄŸine katılmalı.

EFSANE Ä°ÅžLERÄ°N Ä°NSANI LÃœTFÃœ OFLAZ’DAN

VÄ°CDAN HAREKETÄ°

Tanklara ilk o direndi 

“Gönüllerin cumhurbaÅŸkanı” denilen efsane direnişçi Lütfü Oflaz, darbecilerin tanklarına karşı destansı bir direniÅŸ göstermiÅŸti.  Türkiye’nin en acımasız askeri darbesi 12 Eylül olduÄŸunda caddeleri tanklar tutmuÅŸtu. Ve herkes korkudan susmuÅŸtu. Ama bir kiÅŸi vardı ki susmamıştı. Tanklar onu korkutamamıştı. Aksine o, “Yürürüm tanklara karşı yürürüm, cehennem olsa gelen göğsümde söndürürüm” diyerek tankların karşısında durmuÅŸtu. Bu kiÅŸi 12 Eylül’ün efsane direnişçisi gazeteci-yazar Lütfü Oflaz’dı. Lütfü Oflaz, askeri darbeye karşı kalemiyle olduÄŸu kadar eylemleriyle de savaÅŸmıştı. Bu eylemlerden biri de 12 Eylül darbesinin ardından tankların sıralandığı baÅŸkent Ankara’nın Merkezi Kızılay’da gerçekleÅŸmiÅŸti. Lütfü Oflaz, burada kendisini bir direÄŸe zincirleyerek araç giriÅŸini engellemiÅŸ, trafiÄŸi kilitlemiÅŸti. Lütfü Oflaz’ın bir diÄŸer eylemi de cezaevinden çıktığı gün askeri hükümetin Adalet Bakanlığı’nı basıp, hukuksuz yargılamaların, iÅŸkencelerin, idamların durdurulmasını isteyen bir insan hakları kampanyası baÅŸlatmasıydı. Zaten o yüzden Lütfü Oflaz’a “Tek kiÅŸilik direniÅŸ örgütü” denmiÅŸti.

Adalet Bakanlığı’nı Basmıştı

Lütfü Oflaz, 12 Eylül darbecilerinin kendisini kapattığı cezaevinden çıktığı gün, baÅŸbakanlığını Oramiral Bülent Ulusu’nun yaptığı askeri hükümetin Adalet Bakanı’nın makamını bastı. Darbeci generallerin astığı astık, kestiÄŸi kestik bir dönemde böyle bir eylemin yapılması kelleyi koltuÄŸa almak demekti. Oflaz, Adalet Bakanlığı’nı basışını şöyle anlattı:

“12 Eylül askeri darbesinden sonra Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde ve Mamak’ta gözaltında tutuldum; daha sonra da cezaevine atıldım. Avukat savunması olmadan, temyiz hakkım elimden alınarak, bilirkiÅŸi raporuna baÅŸvurulmadan, yeni çıkan yasa geçmiÅŸe uygulanarak, bırakın sivil Yargıtay’ın içtihatlarını, askeri Yargıtay’ın içtihatları bile çiÄŸnenerek mahkum edilip cezaevine atıldım. Cezaevi’nden çıktığım gün hedefim Adalet Bakanlığı ve Adalet Bakanı’ydı. Hızla Adalet Bakanlığı’na daldım. Adalet Bakanlığı’nın koridorlarında koÅŸturuyor, merdivenlerini tırmanıyordum. Arkamdan gazeteciler, Bakan’ın korumaları koÅŸturuyordu. Koridorlardaki insanlara çarpa çarpa ilerliyordum. Ä°ÅŸte Bakan’ın odası tam karşımdaydı, iÅŸte ben odadan hızla içeri girmiÅŸtim, iÅŸte özel kalem müdürünün karşısındaydım. Åžimdi Bakan ile aramızda yanlızca bir kapı vardı. Bakan’ın özel kalem müdürü, birden karşısında ayakkabılarında baÄŸcık olmayan pejmurde giysili, soluk soluÄŸa birini görünce ÅŸaşırmış, irkilmiÅŸ, heyecanlanmış, telaÅŸlanmıştı. Bir an ne yapacağına karar verememiÅŸti. Kendimi tanıtıp Bakan’la görüşmek istediÄŸimi söylemiÅŸtim. O anda gazetecilerin de flaÅŸları patlamaya baÅŸlamıştı. Özel kalem müdürünün eli, ayağı, dili iyice birbirine dolaÅŸmış, ‘Ama, nasıl olur, içeride toplantı var’ ÅŸeklinde birÅŸeyler kekelemiÅŸti. Ona Bakan’ı görmeden oradan bir yere gitmeyeceÄŸimi kesin bir dille belirtmiÅŸtim. Bunun üzerine ayakları iki ileri bir geri gidercesine Bakan’ın odasına yönelmiÅŸ ve kapıyı hafifçe vurup içeri girmiÅŸti. Kısa bir süre sonra kapı yeniden açıldığında, özel kalem müdürü beni içeri buyur etmiÅŸti. Benimle birlikte gazeteciler de içeri girmek için hamle yapmışlar, özel kalem müdürü, koruma polisleri ve gazeteciler arasında bir itiÅŸ kakıp baÅŸlamıştı. Bu itiÅŸ kakış sürerken ben Bakan’ın odasından içeri girmiÅŸtim bile. İçeride gerçekten bir toplantı vardı. Bakan Cevdet MenteÅŸ, içeridekileri tanıştırmaya baÅŸladığında, o anda odada bulunan herkesin bakanlığın üst düzey yöneticileri olduÄŸunu anlamıştım. Hep birlikte oturmuÅŸtuk. Odada bulunan bakanlığın üst düzey yöneticilerinin afalladıklarını, pejmurde giysilerim ve baÄŸcıksız ayakkabılarım üzerinde gözlerini gezdirdiklerini farkediyordum. O sırada Bakan, ‘tatlı yiyelim tatlı konuÅŸalım’ diyerek özel kalem müdürüne çikolata ikram etmesini söylemiÅŸti. ‘Tatlı yesem de tatlı konuÅŸamayacağım’ diyerek sözlerime baÅŸlamıştım. ‘Nasıl hukuksuz, adaletsiz bir ÅŸekilde yargılanıp, cezaevine atıldığımı biliyor musunuz?’ Susuyorlardı. ‘Cezaevlerindeki insanlık dışı koÅŸulları biliyor musunuz?’ Bakan bazı ÅŸeyler mırıldanmıştı. ‘Cezaevine girmeden önce ne düşünüyorsam ÅŸimdi de aynı ÅŸeyleri düşündüğümü, gördüğüm zulümlerin düşüncelerimi deÄŸiÅŸtiremediÄŸini biliyor musunuz?’ Tatlı mı, acımı olduÄŸunu tam çözemediÄŸim bir tebessüm Bakan’ın dudaklarına yayılmıştı. ‘Buraya bunları söylemek için geldim’ dedikten sonra Bakan’ın makamında hukuksuz yargılamaların, iÅŸkencelerin, idamların son bulmasını içeren bir insan hakları kampanyası baÅŸlattım. Ä°ÅŸte 12 Eylül döneminde Adalet Bakanlığı’nı böyle bastım.”

- Nobel’li yazar Orhan Pamuk, komedyen Cem Yılmaz gibi her biri kendi alanında efsane olan yazarlar, sanatçılar, aydınlar için Lütfü Oflaz yaÅŸayan bir efsane. Efsane mizahçı Aziz Nesin’in “GüneÅŸi görmek için göğe bakacaksın, yaÅŸayan efsaneyi görmek için de Lütfü Oflaz’a bakacaksın” dediÄŸi gibi Lütfü Oflaz efsane isimlerin gözünde de bir efsane. O efsanelerin efsanesi. Sabah Gazetesi

- Lütfü Oflaz, kubbesi çoktan yıkılmış bir hamamın namusunu kurtarmak için çalışanlardandır. Ama inanıyorum ki, çabaları havaya savrulup gitmeyecek. Lütfü Oflaz’ın ÅŸahsında geleceÄŸe yönelik umutların kanat çırpışı toplumun yüreÄŸine su serpiyor. Gönüllerin tahtında oturan Lütfü Oflaz, her türlü övgüyü hak ediyor. Ä°lhan Selçuk / Cumhuriyet Gazetesi

- Lütfü Oflaz, ideolojiler üstü, düşünceler üstü bir insan. Her kesimden hayranları var. O, kahhar ekseriyetin aÄŸabeyi. Hepimiz onunla gurur duyuyoruz. Ahmet Kekeç / Star Gazetesi

- Bir tek cümleyle, sayfalarca yazının anlatabileceklerini anlatan bir usta Lütfü Oflaz.  Onun “yazıkatür” denilen yazılarını okuduÄŸunuzda, ciltler okumuÅŸ kadar olabilirsiniz. O, iki üç fırça darbesiyle ortaya bir resim çıkaran ustalar gibi bir kalem ustası. DoÄŸan Hızlan - Hürriyet Gazetesi

- Lütfü Oflaz, çok uzun düşünceleri çok kısa yazılarla anlatabiliyor. O’nun yarattığı bu yazı türüne yazıkatür deniyor. Hıncal Uluç / Sabah Gazetesi

- Dünyada pek çok karikatürist var; ama bir tane yazıkatürist var. Bu yazıkatürist Lütfü Oflaz’dır. Hasan Kaçan

- Lütfü Oflaz, yazarlık yaşamında ağır bedeller ödedi. Ama hiçbir zaman yazı macerasındaki onurlu mücadelesinden taviz vermedi.Mehmet Ali Birand

STAR

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.